
Karaköy; ister güne güzel bir kahvaltıyla başlamak için, ister dostlarla bir kahve bir muhabbet için, ister kulaklıklarınızı takıp kendinize ofis ortamı yaratabileceğiniz mekanlar keşfetmek için, ister güzel bir manzara eşliğinde nezih bir akşam yemeği için…
Vapurdan iner inmez balık kokuları sarıyor etrafımı. Kalabalığa karışıyorum.
Belli bir mekan yok aradığım, bugünü keşfe ayırıyorum. Sadece Arda’nın yeni açtığı mekana rastlamak istiyorum 🙂
Sokaklar fotoğraf çekmek için mükemmel. Duvarlardaki graffitiler bir sanat adeta. “Evladım neden matbaanın fotoğrafını çekiyorsun ki” diyen teyzeye aldırmadan hepsini fotoğraf kareme alıyorum 🙂
Derken ara sokaklardan birinde yan yana iki tane kafe çıkıyor karşıma: Press ve Dem. İkisinden birine oturmak istiyorum ama kararsızım. Canım kahve çekiyor, Dem daha ziyade çay içilecek bir mekan hissi uyandırıyor bende, isminden dolayı sanırım. Press’de karar kılıyorum. (Adres: Kemankeş Mah. Hoca Tahsin Sokak No.15 Karaköy – İstanbul)
Kahve menüsünü elime alıp en üstte “Oreo Freddo” yu görünce geri kalanına bakmıyorum bile 🙂
Karaköy Press |
Hesap bakır bir cezve içerisinde geliyor.
Yola devam..
Fransız Geçidi İş Merkezi içerisinde çok tatlı dükkanlar var. Bir tanesi Kağıthane. Kırtasiye demeye dilim varmıyor, o kadar şeker not defterleri, kalemler, takvimler var ki..
Diğeri hemen yanındaki vintage güneş gözlükleri satan dükkan.
Güllüoğlu bir Karaköy klasiği, kalabalık sokaklara taşmış, oturacak yer bile yok. Yine de de tatlıya düşkünseniz o sırayı beklemeye değer.
İşte Arda’nın mekanı Forneria! The Haze Otel’in altında küçücük bir yer. Bayram olduğundan mıdır nedir, fazla kalabalık değil. Çalışanlar çok ilgili ve güleryüzlü. Menüsü büyük bir incelikle hazırlanmış. Ekmeği taş fırında pişirilen sandviçlerden sipariş ediyorum. Lezzeti de sunumu ve görüntüsü kadar güzel.
Karaköy’de o kadar çok mekan var ki keşfedilecek bir gün asla yetmez. Beğendiklerimi not ediyorum ve “bir dahaki sefere” diyerek vapur iskelesine doğru yürüyorum…