Kopenhag
Nyhavn, Copenhagen

Yurt dışı seyahatlerine fazla ara verdim bu defa! Yeni yerler görmeyi özlemenin yanı sıra blogda da uzun zamandır birşey paylaşmıyor oluşum kış için bir Avrupa seyahati organize etmeye itti beni. Yakın bir arkadaşım bu sene Kopenhag’a yerleştiği için kendisini ziyaret etmek üzere bir arkadaşımla birlikte 3 ay önceden uçak biletlerimizi alarak seyahatimizi planladık.

Bu seyahat değişik olacaktı, hissediyordum. Bu defa otel yerine ev kiralamayı tercih edecektik (bkz: airbnb) ve yanımızda hali hazırda Kopenhag’da yaşayan ve bu şehrin tüm güzelliklerini bilen bir arkadaşımız olacaktı. Bu heyecanla en kalın kazaklarımı ve kıyafetlerimi doldurduğum bavulumla yola koyuluyorum. Kopenhag’ın soğuğu bir başka imiş!

Uçuşumuzun 2 saat rötar yapması ilk günkü programımızı hafiften aksatıyor ama olsun zarar yok. Akşam üzeri 4 civarı şehre iniyoruz.
Havaalanında toplu taşıma için kullanacağınız biletleri alabileceğiniz kiosklar var. Üstelik kredi kartı da geçiyor. Yalnız biraz karmaşık, yardım isteseniz daha iyi olur. Öncelikle bileti kaç zone (şehir bölgelere ayrılmış durumda) için kullanacağınıza karar vermelisiniz. 2 zone’luk 10’lu bilete 150 kron (yaklaşık 50 TL) ödeyerek havaalanından ayrılıp trene biniyoruz.
Merkez istasyonda iniyoruz. İçerde çeşit çeşit kafeler, marketler var.

Central station
Central Station

O da ne, saat 4 olmasına rağmen hava kararmış! Biraz depresif bir hava var. Neyse ki yağmur yağmıyor. Yüzümüze çarpan soğuk hava bir İskandinav ülkesine geldiğimizi adeta tekrar hatırlatıyor.
Merkezden bir otobüse binip eve doğru yol alıyoruz. Kalacağımız ev Vesterbro bölgesinde.
Aslında yürüme mesafesi kalacağımız ev ama valizlerle yürümek istemiyoruz.
Ev sahibimiz büyük bir içtenlikle karşılıyor bizi. Danlar’ın soğuk olduğunu söylerler ama kesinlikle değil bence! Bizim için gezilecek yerlerin, beğendiği restoran ve barların listesini yapmış, bir de harita almış.
Ev tipik İskandinav tarzında döşenmiş, sade ve yalın mobilyalar. Banyoda, uçaktakilerden hallice, minicik bir lavabo var.

Gezmek için fazla vaktimiz kalmadı, zaten akşam oldu.
Strøget’e doğru yürüyoruz. Stroget, bizim İstiklal Caddesi’ne benzeyen (gittiğimiz her Avrupa şehrinde İstiklal’e benzetecek bir cadde bulmasak olmaz) sağlı sollu mağazalar, kafeler ve sokak müzisyenleri ile dolu bir cadde.

Strøget

Christmas Market kurulmuş. Avrupa şehirlerine Noel vakti gitmenin güzelliği işte bu, akşamları her taraf ışıl ışıl, insanlar sokaklarda.

 

Paslı somun ve cıvata görünümündeki bu nesneler aslında çikolata!

Burayı dolaşmayı bitirdikten sonra yürüyerek eve dönüyoruz, yarın uzun bir gün olacak 🙂