Gezmeye geldiğimiz bir şehirde, hele ki Paris’te, o kadar görülecek yer, gezilecek müze, park dururken mezarlıkta işimiz ne? Ya dönerken uçak düşerse diye ölüm korkusuyla yüzleşmeye mi çalışıyoruz yoksa? Durun, böyle düşünmeyi bir kenara bırakalım. Şimdi size Paris’in en büyük ve prestijli mezarlığından bahsedeceğim. Mezarlığın prestiji mi olurmuş demeyin.
Burası Père Lachaise Mezarlığı.
Edith Piaf, Jim Morrison, Balzac, La Fontaine ve daha bir çok ünlü ismin son yolculuklarına uğurlandıktan sonra yattıkları yer burası. Hatta Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya’nın da burada olduğunu biliyor muydunuz? Ben öğrendiğimde çok şaşırmıştım.

Burası  o kadar büyük ki bölge numaralarına göre ayrılmış ve girişte bu bölgeleri gösteren bir harita ve alfabetik sıraya göre kimin nerede yattığı yazıyor. Özellikle görmek istediğiniz mezarlar varsa bu harita ve listenin fotoğrafını çekmenizi tavsiye ederim.
Nasıl ki Paris’te 72 milletten insan bir arada yaşıyor, aynı havayı soluyor, aynı yaşam mücadelesini veriyor, işte burada da birçok farklı milletten insan yanyana sıralanmış mezarlarda yatıyor. Belki yaşarken eşit haklara sahip olamadılar ama işte sonunda geldikleri yer aynı.

Mezarlıklar ve cenazeler bana hep ölüm korkusuyla yüzleşmek yerine şu ölümlü dünyada sahip olduğum güzel şeylerin kıymetini bilmem, kalan zamanımı iyi değerlendirmem ve sevdiğim insanlar hayattayken onlarla güzel vakit geçirmem gerektiğini hatırlatır. Kim bilir, belki de ölüm sandığımız kadar korkunç birşey değildir. Zincirlikuyu mezarlığında “Her canlı bir gün ölümüdü tadacaktır.” yazması bundandır belki. Korkunç birşey olsa neden tadılsın ki?

Burası mezarlıktan çok bir park ve bahçe havasında olsa da insan gezerken düşüncelere dalmaktan alamıyor kendini. Kim bilir şu önünde durduğum mezarda yatan kişi neler yaşadı, bu dünyadan nasıl gitti ve arkasında neler bıraktı ?

Düşünmeyi seviyorum ama bir süre sonra beni biraz yoruyor. Çıkmak istiyorum. Çıkışta yine bir yağmur bastırıyor. Hemen oracıkta gördüğüm sevimli cafeye, Obododo’ya sığınıyorum.

 

Sizi de yordum düşüncelerimle, değil mi ? Ama yine de bilmediğiniz bir şehirde mezarlık gezmek çok hoş bir duygu.

İnsanlara yaşarken olduğu kadar öldükten sonra da ne derece önem verildiğini görmek bir şehri ve milleti tanımak açısından önemli. Bundan böyle fırsat buldukça gittiğim şehirlerde bir mezarlık görmeye çalışacağım.

Père Lachaise mezarlığına gelmek isterseniz 2 veya 3 numaralı metro hattına binip Père Lachaise durağında inebilirsiniz.